İSTİBDAT (*)

Anadolu ayaklanmasının fitilini, Ermeni ve Yunan işgalcilerin başvurdukları insanlık dışı vahşetin ateşlediği bilinir. Kuşku yok ki gerçekleri görebilmek için illa ki zulüm görmek gerekmiyor ama zulmün, kötülüğü ete kemiğe büründürdüğü, görünür hale getirdiği de bir gerçek.
Günümüze gelirsek; özellikle son 20 yıl içinde, binlerce yılda oluşturduğumuz yaşam değerlerimize; yani çalışma, üretme, paylaşma, özveri, kamuculuk, özü sözü bir olma, dik durma, yurtseverlik, sevgi ve dostluk gibi kutsadığımız değerlere yabancılaştık.
Yönetenlerimiz bizi yalancılığa, hırsızlığa, bencilliğe, sahteciliğe, cukkacılığa, el etek öpmeye ve sömürüye alıştırmak için ellerinden geleni yaptılar.
Akla ve bilime sırtlarını dönüp, şeyhülislam Ebussuud efendinin öngörülerini rehber edindiler.
Yapay gündemlerle toplumun dinselleştirilmesini, insan olanı derinden yaralayan adaletsizlikleri, yoksulluğumuzu ve umarsızlığımızı gizlemeyi başardılar.
Gizlenemeyecek kadar görünür hale gelen kötülükler için de cennette bizi bekleyen ödülleri gösterip sabır önerdiler.
Bizi aç bırakarak itaate ve cahil bırakarak biata alıştırdılar, sürüleştirdiler.
İster istemez şu soruyu soruyoruz şimdi:
-İstibdat hâlâ görünür hale gelmedi mi?
Gelmediyse nedenlerden biri, sıralamaya çalıştığımız 80 yıllık alalamalardır. İkincisi ve daha önemlisi de istibdatın karşısına güven verici bir seçenek koyamayışımızdır.
Önerimiz; solun en geniş ortak temelde örgütlenmesidir.
(*) İstibdat: Despotizm, sınırsız monarşi (II.Abdülhamit iktidarı ‘istibdat dönemi’ diye anılmaktadır)
KAYA ÇETİN




Yorumlar