Amerika Birleşik Devletleri’nde doğup tüm dünyaya yayılan, son yıllarda ülkemizde de yaygınlaşan bir satış ve indirim furyası var, ‘‘Kara Cuma’’. Dönemsel yapılan indirimler yapılan alışverişi artırıyor, aynı zamanda kendimizi ihtiyaç olmayan da öncelikli olmayan ürünler alırken de bulabiliyoruz. Bu gibi gerek duyulmayan alışverişler yapmaya yönelik arzu ve satın alma davranışları ise bir alışveriş bağımlılığına işaret edebiliyor.
Alışverişin de bağımlılığı olur mu deyip geçmemek gerekiyor, günümüzde pek çok insan mutsuzluktan kaçmak için alışveriş yapıyor. Pek çok kişi zaman zaman aşırı ve kontrolsüz alışverişten yakınıyor olabilir, fakat toplumun en az yüzde altılık bir kesimi için bu durum ciddi bir davranışsal problem. Bir alışverişkolik pek çok bağımlının yaşadığına benzer süreçlerden geçebiliyor.
Tüm bağımlılar gibi, alışveriş bağımlıları da bağımlılıklarını gizlemeye çalışabilirler ve eğer bir yakınınız alışverişe bağımlıysa, yaptıkları alışverişleri sizden saklamayı deneyebilirler. Kredi kartı faturalarını, alışveriş çantalarını veya fişleri gizlemek, bir alışverişkolik için sıradan bir durum haline gelir. Bu saklama davranışı çoğu zaman yapılan alışverişlerin diğerleri tarafından mantıklı bulunmayacağı gerekçesi ile gerçekleşir. Bazı durumlarda alışverişkolik sadece bir unsuru hakkında yalan söyleyerek bağımlılıklarını gizlemeye çalışabilirler. Örneğin, bir kişi alışverişe gittiğini itiraf etse dahi ne kadar para harcadığı hakkında yalan söyleyebilir.
Alışveriş yaptıkça daha önce rahatladığını bilen kişi depresif olduğunda ya da kızgın hissettiğinde bir şeyler satın alarak bu duygulardan kaçmak ister. Genellikle kişiler bu sırada ödeyebilecekleri miktardan çok daha fazla para harcarlar ve bir önceki alışveriş çılgınlıkları hakkında daha az suçluluk hissetmek için tekrar alışverişe başvururlar. Bu noktadan sonra artık alışveriş davranışının kontrolü kaybedilmiştir ve kişinin ilişkileri de harcamalara ve alışverişlere bağlı olarak zedelenir. Maddi yıkım ve ilişkilerin sonra ermesi alışveriş bağımlılığının en büyük sonuçlarıdır.
İnsanları alışveriş yapmaya iten pek çok sebep olabiliyor. Mutluluk arayışı ve arzusu, özgüven eksikliği, çocukluktan yana gelişmiş yüksek standartlar ve kişilerin kendilerinden beklentileri, ilişkilerde ya da işteki güvensizlik bu sebeplerden sadece birkaçı. Medyanın etkisi de artık oldukça yüksek, ünlüler aracılığıyla yapılan reklamlar ve kurulan özdeşim bizleri etkileyebiliyor, beğendiğimiz ünlüler gibi giyinmek, güvendiğimiz ünlülerin kullandığı deterjanları kullanmak derken uçsuz bucaksız bir örnek ve tavsiye havuzu oluşmuş durumda. Hızla ilerleyen teknoloji de telefonların sık sık değiştirilmesi, televizyonların yeni modeline geçilmesi gerekmesi gibi yapay ihtiyaç ve zorunluluklar yaratırken etkilenmemek oldukça güç hale gelebiliyor ve tüm teknolojik aletlerin son sürümüne sahip olma isteği de alışveriş bağımlıları yaratabiliyor.
Zaman zaman fazla ürün satın almışsak bile durum ne kadar ciddi değerlendirmekte fayda var. Aşağıdaki soruları cevaplandırarak alışverişe dair tutumunuzu kabaca ölçmek mümkün:
Kızgın olduğunuzda veya hayal kırıklığına uğradığınızda alışveriş yapar mısınız?
Aşırı harcama yaşamınızda sorun yarattı mı?
Alışveriş yapabilmeniz için sevdiklerinizle çatışmalar yaşar mısınız?
Alışveriş yaparken endişe hissediyor musunuz?
Alışverişten sonra, yaptığınız şey hakkında kendinizi suçlu veya utanmış hissediyor musunuz?
Asla kullanmadığınız veya giymediğiniz şeyleri sık sık alıyor musunuz?
Neredeyse her zaman para hakkında mı düşünüyorsunuz?
Eğer bu soruların çoğuna evet diyorsanız alışveriş davranışınızı gözden geçirmekte ve düzenlemekte fayda var. İnsan mutlu olmak için satın alsa da en sonunda daha mutsuzlukla baş başa kalıyor. Alışveriş bağımlılığına giden yolun sonu maddi ve manevi yıkım getirirken depresyon ve kaygı bozukluklarını da ilerleyen süreçlerde eşlikçi olabiliyor.
GÜNSU AŞILA CEYLANER